Istanbul Tarihi Yerler

Seyahatinizden önce sizi büyülü şehir Istanbul hakkında bilgilendirelim isteriz.

Istanbul dünya üzerinde eşsiz bir coğrafi konuma sahiptir. Istanbul Boğazı boyunca Avrupa ve Asya kıtaları arasında uzanan bu şehir her geleni kendine hayran bırakır. Asya ve Avrupa arasında sadece iki köprü bu iki kıtayı birbirine bağlar. Bu şehrin büyüleyici hikayesini yaşamak isteyenlere tavsiyemiz, Istanbul’a gelip bu şehrin güzelliğine kendi gözleriyle tanıklık etmeleridir.

Özellikle geceleyin boğaz boyunca uzanan lüks tarihi villaları, şık cafe, restorantları ve gece kulüpleriyle Istanbul boğazı görülmeye değerdir.

İstiklâl Caddesi, (Osmanlıca ismiyle Cadde-i Kebir, Büyük Cadde ve Fransızcada Grande Rue de Péra), Istanbul’un en eski semtlerinden biri olan Beyoğlu’nda Tünel ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren şehrin en ünlü eğlence, gezi ve alışveriş merkezlerinden birisi olma vasfını koruyan caddedir.

Günümüzde araç trafiğine kapalı olan ve sadece yayalara açık olan İstiklal Caddesi’nin yaklaşık uzunluğu 3 kilometredir. Istiklal Caddesi’ndeki Tarihi Tramvay ve Yolu, Saint Antoine Katolik Kilisesi, Galata Kulesi, Cicek Pasajı ve Tüneldeki tarihte inşa edilen en eski 2. Metro turistlerin ilgisini çeken tarihi yapılardan bazılarıdır. Bunun yanında Istiklal Caddesi gün içinde cadde boyunca uzanan sağlı sollu mağazalarla tam bir alışveriş merkezi iken, geceleyin üzerindeki ve ara sokaklarındaki gece kulüpleri, diskolarla gece hayatı için harika bir merkeze dönüşür.

Normal bir hafta sonunda Istiklal Caddesi’ni ziyaret edenlerin sayısı milyonları bulmaktadır.

Galata Kulesi, Istanbul’un Beyoğlu semtinde bulunan ve ilk kez 528 yılında Bizanslılar tarafından Fener Kulesi olarak inşa edilmiş dünyanın en eski tarihi kulelerinden birisidir. Kule 4. Haçlı Seferi sırasında tahribata uğramış ve 1348 yılında Cenevizliler tarafından tekrar yapılmış ve aslen Şehir Hapishanesi olarak kullanılmıştır.

1453 Istanbul’un Fethi sırasında kısmen zarar gören Galata Kulesi, fetihten hemen sonra onarılmıştır. Kule 1509 depreminde, 1794 ve 1831 yangınlarında hasar görmüş, sonrasında bu hasarlar tekrar onarılmıştır.

Deniz seviyesinden yüksekliği 48 metre olan kulenin yerden yüksekliği yaklaşık 70 metredir ve Haliç’in kuzeyinde önemli bir noktada bulunmaktadır. 16.yüzyıldan itibaren Gözetleme Kulesi olarak hizmet veren Galata Kulesi, Osmanlı imparatorluğu’nun son zamanlarından 1960’lı yıllara kadar İtfaiye istasyonu olarak hizmet vermiştir. Daha sonra özelleştirilip yenilenen kule günümüzde turistik amaçlı kullanılmaktadır. Gündüzleri ziyaretçilere açık olan Galata Kulesi, bazı akşamlar gastronomi hizmeti sunmaktadır.

Ayasofya Müzesi, tarihi yarımadada yer alan, dünyanın 8. harikası olarak gösterilen ve Istanbul’da en fazla ziyaret edilen müzelerden birisidir. Aya “kutsal”, Sofya ise “bilgelik” anlamına geldiğinden, Ayasofya; “kutsal” veya “ilahi bilgelik” anlamına gelen bir sözdür.

Milattan Sonra 532–537 yılları arasında Bizans Imparatoru I. Jüstinyen’in (Justinianos) emriyle Anthemios ile Miletos isimli mimarlara yaptırılan bu eser, Geç Antik Döneme ait son büyük yapı olma özelliğini taşır.

Ayasofya, Bizanslılar zamanında Patrik Katedrali olarak Ortodoks inancının merkezi konumundaydı ve kralların Taç Giyme Törenlerinin yapıldığı kiliseydi. Bu sebeplerle Ayasofya; Ortodoks inancının ve Bizans imparatorlugu’nun sembolü olarak çok büyük bir öneme sahipti ve günümüzde bu müze hala birçok Hıristiyan tarafından büyük kutsal mabet olarak kabul edilir. 1453 yılında Istanbul’un fethi sonrasında büyük bir camiye dönüştürülen bu başyapıt, günümüzde Sultan Ahmet Camii ve Topkapı Müzesi ile birlikte tarihi yarımadada tüm dünyadan gelen ziyaretçilerine hizmet vermektedir.

Sultanahmet Camii, 1609 yılında Osmanlı Sultanı I.Ahmet’in emriyle yapımına başlanan ve 1616 senesinde zamanının en başarılı mimarlarından Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapımı tamamlanan, Osmanlı Devleti’nin en önemli eserlerinden birisidir.

Hemen yanı başındaki Ayasofya Camii’nin müze olarak kullanılmasına başlandıktan sonra, Sultanahmet Camii günümüzde bir Osmanlı başyapıtı olarak Istanbul’un ana camii konumuna gelmiştir.

Cami; mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği, yarım kubbeleriyle büyük kubbesinin içi de mavi ağırlıklı kalem işleriyle süslendiğinden, Avrupalılarca Mavi Cami (Blue Mosque) olarak bilinir. Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkat çeken en önemli yanı, iç kısımdaki alt duvarlarda kullanılan 20.000’i aşkın çiçek motifli İznik çinisiyle bezenen fayanslarıdır.

Camilerin manevi açıdan önemini betimlemek için ise, Sultanahmet Camiinin batı tarafındaki avlu girişinin üst kısmına ağır bir demir zincir asılmıştır. Osmanlılar zamanında caminin avlusuna yalnızca sultan at sırtında girebilirdi. Sultan avluya at sırtında girdiği zaman başını bu asılı duran zincire çarpmamak için eğerdi. Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı manevi, sembolik bir eylemdi.

Sultanahmet Camiinin yanı başındaki türbede I.Ahmet, eşi, II.Osman, IV.Murat ve Şehzade Beyazıt’ın mezarları bulunmaktadır.

Güzelliğiniz için Herşey
Bosphorus Aesthetics